21 Aralık 2018 Cuma

Türkiye'mizin En Büyük Dağı Ağrı

Ağrı Dağı(Azerice: Ağrı Dağ), (Kürtçe: Çiyayê Agirî), (Ermenice: Արարատ, Ararat ya da Մասիս, Masis, Selçuklular döneminde: Eğri Dağ), Ağrı dağı 5.137 metrelik rakamıyla, Türkiye'nin en yüksek dağıdır. Ağrı Dağı, Türkiye'nin doğu ucunda, İran'ın 16 km batısında ve Ermenistan'ın 32 km güneyindedir.

Dağın %65'lik bir kesimi Iğdır ilinde, kalan %35'lik kesimi ise Ağrı ili sınırları içerisindedir.

Ağrı Dağı iki zirveden oluşur. Bunlar 5.137 metrelik Atatürk Zirvesi[3] (Büyük Ağrı) ile 3.898 metrelik İnönü Zirvesi'dir. (Küçük Ağrı)[4]. 4000 metreye kadar bazalt daha sonra sonraki yükseklikte andezit lavlarından oluşarak volkanik bir dağ özellikleri gösterir. Dağın doruğunda bir örtü buzulu vardır ve Türkiye'nin en büyük buzuludur.

Ağrı Dağı için Marco Polo, yazılarında “hiçbir zaman çıkılamayacak bir dağ” diye bahsetmişse de kayıtlara göre dağa ilk çıkan 1829 yılında Johann Jakob Friedrich Wilhelm Parrot olmuştur. Ağrı Dağı’ndaki ilk bilimsel çalışmalar ise Imhof (1956), Blumental (1958), Birman (1968) ve Arkel (1973) tarafından gerçekleştirilmiştir.[5]

Ağrı Dağı 5165 m’lik yüksekliği ile sadece ülkenin en yüksek zirvesi olmayıp aynı zamanda üzerinde 10 km2 'lik güncel bir buz takkesi (ice cap) bulunduran tek dağıdır.[6] Ağrı Dağı üzerinde güncel kalıcı kar sınırı 4300 metreden geçmektedir (Arkel, 1973). Blumenthal (1958) daimi kar sınırının Pleistosen’de 3000 metre kotuna kadar indiğini hesaplamıştır.[5] Zirvesi dört mevsim boyunca erimeyen kar ve takke buzulu ile kaplı volkanik bir dağ olan Ağrı Dağı’nın doruğundaki örtü buzul Türkiye'nin en büyük buzuludur.[1][2]

Buz takkesinden sarkan ve uzunlukları 1 ile 2.5 km arasında değişen toplam 11 adet buzul dili dağın güney eteklerinde 4200 m'ye, kuzey eteklerinde ise 3900 m'ye kadar ulaşmıştır. Bu dillerden en büyüğü kraterin kuzeydoğusundaki Cehennemdere Vadisi'nde bulunur. Eğimin çok fazla olmasından dolayı zaman zaman kopan buzul parçaları vadinin aşağı kesimlerinde (2370 m civarı) döküntüler ile kaplı ölü bir buzulun (rejenere buzul) oluşumuna da yol açmıştır.[6]

Ağrı Dağı eteklerindeki morenler diğer dağlara kıyasla çok daha az bir alan kaplamaktadırlar. Bunun nedeni, Cehennemdere Vadisi hariç, gelişmiş vadilerin bulunmayışı, buzul üstünün ayrışmış malzeme ile kaplanmasını sağlayacak yüksek eğimli zirvelerin olmayışı ve zaman zaman aktif hale geçen volkandan çıkan malzemelerin daha yaşlı moren depolarını kaplaması olarak açıklanabilir.

Gelin hep birlikte Türkiye'nin en uzun noktasına tırmanalım...


Alpleri Tanıyalım

Alpler, Orta Avrupa'da yer alan büyük dağ silsilesi. İsviçre, Kuzey İtalya ve Fransa'nın pek çok bölümünde görülür. Avusturya'nın hemen hemen hepsini kaplar ve Almanya'nın güneyinde önemli yer tutar. Coğrafi olarak 44°-48° kuzey enlemleri ve 5°-18° doğu boylamları arasında bulunur. Ekvator'dan ve Kuzey kutbundan hemen hemen aynı uzaklığa sahiptir. 207.000 km² bir alanı kaplar.

Alpler baştan başa İtalya'yı geçen Apeninleri, Slovenya ve Hırvatistan kıyısında uzanan Dinar Alplerini, Balkan ve Karpat Dağlarını içine alır. Bazı fasılalarla Anadolu'da Toros Dağlarıyla devam ederek, İran'a geçer ve oradan Orta Asya'ya uzanır.

           


Alp Dağları kendi içinde üç kısma ayrılır: Batı, Orta ve Doğu Alpler. Batı Alp Sıradağlarında Maritime, Cotian, Dauphine, Graian ve Pennine Alpleri önemlilerindendir. Maritime Alpleri, Riviera kıyıları ve İtalya ovaları boyunca yükselir ve 3000 metrenin üzerinde zirvelere sahiptir. Pennine Sıradağları en dikkat çekicisi olup, 96 km civarında uzunluğa ve Alplerin en çok görmeye değer tepelerine sahiptir. Batı ucunda, Fransa ve İtalya'nın birleştiği yerde Mont Blanc Tepesi mevcuttur. Karlarla kaplı bu tepe deniz seviyesinden 4810 metre yükseklikte olup Kıta Avrupa'sının (Avrupa'nın Balkanlar'a kadar olan kısmı.) en yüksek tepesidir. Pennine Alplerinin diğer ucundaki Monte Rosa 4634 m yüksekliktedir. İsviçre ve İtalya sınırında bulunan Matterhorn ise bıçak gibi yükselerek 4478 metreye ulaşır.

Orta Alplerin bir kolu da Ren Nehri Vadisinin kıyısındaki Bern Alpleridir. Finsteraarhorn (4274 m), Aletschhorn (4195 m) ve Jungfrau (4158 m) gibi dünyanın en güzel tepelerine sahiptir. Yaklaşık 30 km ayrı ve paralel bulunan Pennine ve Bern Alpleri İsviçre'nin en önemli manzaralarını oluştururlar. Orta Alplerin, Lepontine, Tödei, Glarus, Bernia, Albula ve Silvretta önemli kollarıdır.


Doğu Alpler, daha az yüksek tepelere sahib olmalarına karşılık güzellikleri yönünden dikkati çeker. Bavyera Alpleri, Julian ve Carnic Alpleri önemli kollarıdır. Dolomitler, ufalanan kalkerli yarları ile meşhurdur. Doğu Alplerde vadiler, sık ormanlara sahip olduklarından, toprak tarıma çok az müsaittir.

Alp vadileri oldukça değişiktir. Bazıları sayısız şelalelerin mevcut olduğu nehirleri barındıran dik yamaçlı, bazıları da, ana dağlara paralel uzanan geniş vadiler şeklindedir. Bunlardan kısa ve geçişi temin eden vadilere de rastlanır.

            

Kar çizgisinden yukarıda olan tepelerde buzullara ve buz kesmiş kar taneciklerinden meydana gelen bölgelere rastlanır. Bu buzullar içinde en büyüğü 25,6 kilometre boyunda ve 1689,6 kilometrekarelik bir alanı kaplayan Aletsch'dir. Bu buzulların yataklarına buz nehri denir. Yüksek dağlara ve kutup bölgelerine münhasır olan bu dikkat çekici buz nehirleri ilk defa Alpler'de incelenmiştir. Hareketleri yavaş yavaş ve karmaşıktır. Dünyanın diğer bölgelerinde de olduğu gibi yavaş yavaş çekilmeleri yerkürenin ısındığına işaret etmektedir. Bazı bölgelerde 1000 metrelik yüksekliğe kadar inmekte ve daha aşağılarda dağların sırtlarında kaybolmaktadırlar. Buzullar pek çok V şekilli vadiyi genişleterek U şekline getirmişlerdir. Ayrıca arazide buzulların eriyerek bıraktıkları toprak ve taş artıklarına rastlanır.

Buzullardan kalan diğer bir iz de göllerdir. Lago Maggiore ve Como güneyde İtalya'da bulunan çok güzel turistik göllerdir. Cenevre, Luzern ve Constanceis güzel olmakla beraber dağlık bölgede bulunurlar. Cenevre gölü, Okyanusdaki gel-git olaylarına benzer fakat menşei tamamen farklı olan bir olaya sahiptir. Olayın sebebi atmosferik basıncın değişmeleridir.

Avrupa'nın bazı önemli nehirleri Alpler'in erimiş karlarını taşırlar. Rhône nehri Batı Alpler'den çıkıp Fransa'da denize dökülür. İtalya'nın önemli nehri olan Po da Alplerden beslenir ve doğu yönünde Lombardiya Ovalarından geçerek, Adriyatik'e dökülür. Alp derelerinin birleşmesinden meydana gelen Ren Nehri ise, kuzey yönünde vadiler arasında dolaşarak akar.

Okyanus ve kara rüzgarlarının sınırında bulunan Alpler'de, iklim genel olarak ılımandır. Ancak yer ve yüksekliklere göre farklı iklim şartları tarıma elverişli değildir. Yağış ortalamaları oldukça yüksektir. En çok yağış 3000 mm ile Conia'dadır. 2900 m yükseklikteki bölgelerde devamlı kar yağışları bulunur. Bu sebeple kayak ve spor müsabakalarına elverişlidir.


Güneş Sisteminin En Büyük Dağı Olympus Mons

Dünyamızın en yüksek noktası 8848 metre yüksekliğindeki Everest. Nepal’ de yerel adı “Sagamatha” olan bu dağa “Dünyanın Ana Tanrıçası” deniyor.

Geçmişten günümüze kadar geçen süreç içerisinde, insanlığın hep merak ettiği konulardan birisidir evren. Her geçen gün teknolojinin ilerlemesiyle birlikte, evren hakkında çok daha net ve geniş bilgilere ulaşıyoruz. Kızıl gezegen olarak adlandırılan Mars, özellikleri bakımından güneş sistemi içerisinde yer alan gezegenler arasında en çok konuşulan gezegenlerden biri. Adından oldukça sık söz ettiren Mars’ın, Güneş sisteminde yer alan en yüksek dağa sahip olduğunu biliyor muydunuz?

Mars gezegeninde yer alan bu dağın adı, Latince Olympus Mons (Olimpos Dağı). Volkanik bir dağ olan Olympus Mons,  26400  metrelik yüksekliğe sahip. Astronomlarca ilk kez 19. yüzyılda farkedilen bu dağ Everest’in neredeyse üç katı yükseklikte. Dünya’daki dağların yüksekliği deniz seviyesi (sıfır metre) referans alınarak hesaplanıyor. Mars’ da deniz olmadığı için bilim insanları Mars’ın yüzeyinde bulunan kraterler, dağlar ve düzlüklerin ortalama yüksekliklerini alarak Mars’ın yarıçapını 3,390 km olarak ortaya çıkarmış. Bu yarıçap sıfır metre (Dünya’da deniz seviyesi) olarak kabul ediliyor.Ortalama 600 km’ lik bir çapa sahip olan bu sönmüş yanardağın yamaçları oldukça dik bir şekilde Mars yüzeyi ile buluşuyor ve bu durum; kimi zaman 8 km’ yi bulan uçurumların ortaya çıkmasına neden oluyor. Olympus Mons’un zirvesi ise çok hafif eğimleri olan bir ovayı anımsatıyor.Dünyamızda bazı dağların zirvelerine çıktığımızda bulutların üzerinde oluruz. Eğer çıktığımız bir sıra dağlar sinsilesi ise diğer zirveler adeta irili ufaklı adacıklar şeklinde bulutların arasından kendini gösterebilir. Olympus Mons’ ta ise manzara çok farklı görünüyor. Mars manyetosferini 4 milyar yıl önce kaybettiğinden Güneş rüzgârları Mars’ın iyonosfer tabakasıyla doğrudan etkileşime girerek atmosferi ince  halde tutar. Ayrıca Olympus Mons o kadar yüksektir ki, Mars’ ın  atmosferinin dışına doğru uzar. Yani Olympus Mons’ un zirvesinde olmak bir anlamda uzayda olmak gibi.

not:  Deniz seviyesinden yüksekliği 4205 metre olan Mauna Kea dağının, okyanus tabanından ölçüldüğünde yüksekliği tam 10203 metre olur. 8848 metrelik Everest’e bile 1350 metre tepeden bakabilecek olan bu dev kütle tabanı ile zirvesi arası ölçüldüğünde yerküremizin en yüksek dağı olarak karşımıza çıkar.

Bu görkemli dağın oluşumunu 3D olarak ekteki videodan izleyebilirsiniz;


Everest Dağının Oluşumu

Büyük Himalayaların oluşumu, Miyosen Bölümde (yaklaşık 26-27 milyon yıl önce) Hindistan yarımadasıyla Tibet yaylasının birbirine yaklaşmasının yol açtığı, jeolojik tortul havzalardaki sıkışmayla başladı. Bunu izleyen evrelerde Katmandu ve Khumbu napları (kırık ve devrik yamaç kıvrımları), sıkışıp yukarı doğru çıkarak birbirlerinin üzerine kıvrıldılar ve ilkel bir dağ sırası oluşturdular. Kuzeydeki arazi kütlesinin toptan yükselmesi, bölgenin yüksekliğini arttırdı. Napların yeniden kıvrılmasıyla bölgenin tümü yeni bir tabakayla örtüldü ve Pleyistosen Bölümün (yaklaşık 2,5 milyon yıl önce) Mahabarat Evresinde Everest Dağı ortaya çıktı. Karbonifer Dönemin (yaklaşık 345-280 milyon yıl önce) sonu ile Permiyen Dönemin (280-225 milyon yıl önce) başından kalan ve başka yarı-kristalleşmiş tortullarla ayrılmış olan kireçtaşı katmanları, senklinal katmanlaşma yoluyla biçimlendi. Günümüzde de süren bu biçimlenmenin yol açtığı sürekli yükselme aşınımla dengelenmektedir.

25 Nisan 2015'te gerçekleşen Nepal depremi sonrasında 1 inç (2,5 cm) kısaldığı iddia edildi.[2] Mayıs başında yapılan incelemelerde ise sıradağlar üzerinde 0,7 ile 1,5 arasında yükseklik kaybı olduğu açıklandı.[3] Çin Harita Müdürlüğü, 2015 depreminin ardından Everest'in kuzeydoğuya meyilli zirvesinin kaydığını iddia etti. Depremden önce Everest'in, son 10 yılda toplam 40 cm meyil oluştuğunu belirten Çin Harita Müdürlüğü, depremle birlikte bu kaymanın terse döndüğünü ve dağın da 3 cm uzadığını açıkladı.

Everest Dağının oluşumu hakkında ekteki videomuz bilgilendirici niteliktedir;